Zaman ne kadar çabuk geçiyor değil mi?
Daha dün gibiydi eşimle ilk karşılaşmamız. Şimdi bir bakıyorum ki evliliğimizin 2. yılını bitirmişiz. Birbirimize yetiyor olmamız en güzeli gibi geliyor. Birbirimizle eğlenip, birbirimizle yakın arkadaş olmak, aşık olmak, eş olmak ve bazen küs olmak...
Sanırım en önemlisi birbirinden farklı olarak tam olabilmek.
Söyleyebileceğim çok şey var biliyor musunuz ama bir problemim var, o da duygularımı ifade edecek kelimeleri henüz bulamamış olmam. Tek söyleyebileceğim mutluluğumuzun gözlerimizi kapatıp bu dünyaya veda edeceğimiz ana kadar sürmesi.
Yanımızda ailelerimiz ve bizi sevip destek olan insanlarla, el ele torunlarımızı görebilmeyi umuyorum.
İki ihtiyar aşık olabilmeyi diliyorum.
Bu yıl eşimin yaptığı jestler ile bir prenses gibi hissettim kendimi. Şımardım şımarabildiğim kadar, sevdim sevebildiğim kadar.
Gezdik, tozduk ve yine güzel anlar biriktirdik kendimize.
Yazımın sonuna da bir "Maşallah" kondurmak istiyorum...
27 Aralık 2013 Cuma
18 Aralık 2013 Çarşamba
Deri şıklığı
Her kadının dolabında olmazsa olmaz parçalar vardır. Bunlardan biri de deri cekettir. Tam bir kurtarıcıdır deri ceketler. Gece dışarı çıkarken tamamlayıcı olabilir, kotla harika gider, mini etekle şık olur diye saymaya başlarsak sonunu getirmekte zorlanabiliriz.
Bunları yazıyorum ama bu sezon kullanabileceğim bir deri cekete maalesef henüz ulaşamadım. Maillerime bakıp Home Store'nin deri modellerini görünce ise aradığımı bulduğumu anladım.
Bu arada Home Store'nin deri koleksiyonuna baktığımda bir iki parça daha var ki beni kalbimden vurdu. Elbise ve özellikle deri detaylarıyla etekler harika. Deri ceket dışında kıyafetlerde deri olaylarından pek hoşlanmam. Fazla rüküş gelir bana, özellikle de deri pantolonlar. Bu koleksiyondaki ürünlerde gayet şık ve ölçülü deri kullanımı var.
Bildiğim kadarıyla artık Home Store ve Emel Acar arasında bir bağ kalmadı. Allahtan Emel Acar Home Store markasını daha fazla katletmeden bu işi bıraktı. Şu an bu deri koleksiyonunu Emel Acar'ın yaptığını hayal edemiyorum. Sanırım ülkede toplu intiharlara neden olabilirdi bu çalışma.
Neyse bunları bir kenara bırakıp, bu sezon deri ceketler, deri detaylarla süslü elbise ve eteklerle şıkır şıkır ve kadınsı hallere bürünüp 2014 kışının tadını çıkaralım.
Bunları yazıyorum ama bu sezon kullanabileceğim bir deri cekete maalesef henüz ulaşamadım. Maillerime bakıp Home Store'nin deri modellerini görünce ise aradığımı bulduğumu anladım.
Bu arada Home Store'nin deri koleksiyonuna baktığımda bir iki parça daha var ki beni kalbimden vurdu. Elbise ve özellikle deri detaylarıyla etekler harika. Deri ceket dışında kıyafetlerde deri olaylarından pek hoşlanmam. Fazla rüküş gelir bana, özellikle de deri pantolonlar. Bu koleksiyondaki ürünlerde gayet şık ve ölçülü deri kullanımı var.
Bildiğim kadarıyla artık Home Store ve Emel Acar arasında bir bağ kalmadı. Allahtan Emel Acar Home Store markasını daha fazla katletmeden bu işi bıraktı. Şu an bu deri koleksiyonunu Emel Acar'ın yaptığını hayal edemiyorum. Sanırım ülkede toplu intiharlara neden olabilirdi bu çalışma.
Neyse bunları bir kenara bırakıp, bu sezon deri ceketler, deri detaylarla süslü elbise ve eteklerle şıkır şıkır ve kadınsı hallere bürünüp 2014 kışının tadını çıkaralım.
Karşı konulmaz çikolata aşkı
"İsviçreli
çikolata ustalarının en yumuşak eseri olan Lindor, sizi çikolatanın büyülü
dünyasını keşfetmeye davet ediyor." cümlesini okudum ve kendimden geçtim. Evet, ben de o büyülü dünyanın içerisinde olmak ve oradan hiç çıkmamak istiyorum.
Yurtdışı seyahatlerimde eve dönerken kendime aldığım tek armağandır bu kırmızı kutular içerisinde duran lezzet bombaları. Şimdi maillerime bakarken Lindor bültenlerinde yazan bu cümleyi görünce aşkımı yazmadan geçemedim.
Yurtdışı seyahatlerimde eve dönerken kendime aldığım tek armağandır bu kırmızı kutular içerisinde duran lezzet bombaları. Şimdi maillerime bakarken Lindor bültenlerinde yazan bu cümleyi görünce aşkımı yazmadan geçemedim.
Benim çikolataya olan düşkünlüğümü bilmeyen yoktur. Türk kahvesini çikolatasız içemem, gün içerisinde minik bir doz çikolata almam şarttır. Çikolatayı gerçekten seven insanlar her çikolatayı da yiyemez.
Çikolata ile aşkım sunumu ile başlar. Güzel sunulan bir çikolata gönlümü hemen çalar. Sonra sıra tadına bakmaya gelir ki işte aşk o anda başlar...
Lindor kırmızı renge duyduğum aşk ile ilk bakışta dikkatimi çeken bir çikolata. Ama inanın tadına bakıldığında da aynı duyguyu yaşatıyor. O minicik yuvarlak çikolatayı ısırdığınızda yumuşacık dolgusu ile gerçek çikolataya doyuyorsunuz.
Yeni yıla girerken sevdiğiniz insanlara alabileceğiniz şık ve tadına doyulmaz bir hediye alternatifi önerisi olarak bir yerlere not edin lütfen: Karşı konulmaz çikolata aşkı, Lindor...
26 Ekim 2013 Cumartesi
Milföylü Nutellalı çıtır tatlılar
Az önce canımız tatlı isteyince ne yapalım diye düşündüm. Dolabın kapağını açtım, evimde ne var ne yok diye mutfakta küçük bir teftişte bulundum. Elde olanlar; Milföy hamuru, meyve ve Nutella.
Sonuç: Hafif, çıtır çıtır ve lezzetli bir tatlı.
Eminim bu pratik tarifi deneyenleriniz olmuştur. Ama ne olur ne olmaz diye düşünerek hemen size tarifi ve hazırlanışını yazmak istedim.
Malzemeler:
* Milföy hamuru
*Muz veya sevdiğiniz başka bir meyve
*Nutella
*Yumurta
Hazırlanışı: Milföy hamurlarınızı 15-20 dakika oda sıcaklığında çözüldükten sonra iki şekilde tatlılarınızı hazırlayabilirsiniz. İsterseniz milföylerinizi yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizerek üzerlerine bir çatalla birkaç delik açıp fırına atabilirsiniz. Milföyleriniz kızardıktan sonra fırından çıkarıp üzerine Nutella sürüp istediğiniz meyve ile süsleyerek servis edebilirsiniz. Ya da isterseniz milföyleriniz çözüldükten sonra merdane ile açıp dörde böldükten sonra içlerine Nutella sürüp kapatabilirsiniz. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp fırına attıktan sonra kızarmasını bekleyin. Çıtır çıtır olan tatlılarınızı fırından çıkarıp yanında meyve ile servis edebilirsiniz. Emin olun iki haliyle de tatlılarınız harika olacak. Önemli olan sevginizi katmanız.
Afiyet olsun...
Sonuç: Hafif, çıtır çıtır ve lezzetli bir tatlı.
Eminim bu pratik tarifi deneyenleriniz olmuştur. Ama ne olur ne olmaz diye düşünerek hemen size tarifi ve hazırlanışını yazmak istedim.
Malzemeler:
* Milföy hamuru
*Muz veya sevdiğiniz başka bir meyve
*Nutella
*Yumurta
Hazırlanışı: Milföy hamurlarınızı 15-20 dakika oda sıcaklığında çözüldükten sonra iki şekilde tatlılarınızı hazırlayabilirsiniz. İsterseniz milföylerinizi yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizerek üzerlerine bir çatalla birkaç delik açıp fırına atabilirsiniz. Milföyleriniz kızardıktan sonra fırından çıkarıp üzerine Nutella sürüp istediğiniz meyve ile süsleyerek servis edebilirsiniz. Ya da isterseniz milföyleriniz çözüldükten sonra merdane ile açıp dörde böldükten sonra içlerine Nutella sürüp kapatabilirsiniz. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp fırına attıktan sonra kızarmasını bekleyin. Çıtır çıtır olan tatlılarınızı fırından çıkarıp yanında meyve ile servis edebilirsiniz. Emin olun iki haliyle de tatlılarınız harika olacak. Önemli olan sevginizi katmanız.
Afiyet olsun...
24 Eylül 2013 Salı
AŞK dolu Cunda...
Üç defa yolum düştü Cunda'ya... Üçünde de ayrı güzellikle yaşadım, farklı anılar biriktirdim. Güzel anılarımın ev sahibi, güzel Cunda...
(İç sesimden not: Önemli bir ayrıntıdan bahsedeyim; otele çocuk alınmıyor. Yaş sınırını hatırlamıyorum ama otelin hiçbir yerinde çocuk olmadığını hatırlıyorum.)
Bazen aşırı kalabalık, bazen çok sakin, bazı noktaları eğlenceye doymaz, bazı yerleri sessiz. En güzel yanı denizi. Pırıl Pırıl parlayan ama çivi gibi soğuk ve tertemiz...
En son 2011 yazında eşimle gittiğim tatil ise en unutulmaz olanıydı. Cunda Alibey Adası'nda konumlanmış Ortunç Club benim için en unutulmaz yerlerden biri oldu. Cunda'nın kalabalığı içerisinde değil ama yanı başında, öyle diğer bildiğiniz oteller gibi tıklım tıklım da değil. Denizi mavi bayraklı bir koyda, manzarası ise uçsuz bucaksız.
Daha ne olsun?
(İç sesimden not: Önemli bir ayrıntıdan bahsedeyim; otele çocuk alınmıyor. Yaş sınırını hatırlamıyorum ama otelin hiçbir yerinde çocuk olmadığını hatırlıyorum.)
Otel kısmı iki katlı. Her biri o güzel denize bakıyor. Uyanır uyanmaz balkona çıktığınız da adete aydınlanıyor dünyanız.
Ne bir korna sesi, ne bir gürültü.
Otelde herkes sakin, telaşsız.
Ortunç Club'da konaklayıp Cunda'nın içerisinde de vakit geçirebilirsiniz. Otel oda-kahvaltı konseptinde. Bu durumda akşam sizi bağlayan bir şey yok. Çıkıp Cunda limanda ki harika balık restoranlarından birine gidebilirsiniz. Özellikle oraya özgü olan Papalina yemenizi öneriyorum. Balık keyfiniz sonrasında sahile yürüyün. Yürürken de o muhteşem vanilya kokusunu takip edin. O koku sizi ünlü Ayvalık dondurmasına götürecek. Özellikle sakızlı dondurmayı tatmadan dönmeyin.
Bu arada Ayvalık Tostu denen o muhteşem şeyi ana vatanında yemeyi unutmayın. Nasıl ki İskender Bursa'da yenirse, Ayvalık tostu da Ayvalıkta yenir. Özellikle Şeytan Sofrası'na gitmelisiniz. Güneşin batışını görebileceğiniz en güzel yerlerden biri. Dilek ağacına dileğinizi asın, gezin tozun ama güneşin batışı bir kadeh şarap (ya da isterseniz ayvalık tostu) eşliğinde izlemeyi unutmayın. İşte manzara, işte romantizim...
Tekne turları da deneyebileceğiniz alternatiflerden biri. Birbirinden güzel koyları gezip, keyifle eğlenebilir ve aynı zamanda güneşlenebilirsiniz.
Akşamları sakin geçirmek istemiyorsanız çıkın Cunda sahile, o küçücük sahili baştan sona turlayın. Pazara mutlaka girin. Takılar, süsler, el işi kıyafetler ve daha neler neler...
Tatiliniz bitip evinize dönmeden önce zeytin ve zeytin yağı alışverişinizi yapın mutlaka. Hatta zeytinyağlı sabunlar, çeşitli otlar ve en önemlisi sakızlı lorlu kurabiyelerden alın. Bir ürünü ustalarının elinden almak gibisi yok.
Ahhh Cunda ahhh. Sen ne güzelsin...
14 Ağustos 2013 Çarşamba
Cumalıkızık, Bursa ve Gemlik'i görün...
Dikkat ettim de blogumda bol bol yemek tariflerine yer vermeye başladım. İyi güzel ama biz sadece yemek yiyerek yaşamıyoruz. Aksine beni tanıyanlar bilirler, gezmeyi çok severim. Eşimde benim gibidir. E hal böyle olunca biz sık sık gezen bir aile olduk. Durum böyle olunca ben artık gittiğim yerleri de biraz yazayım dedim.
İlk olarak hafta sonu kaçamağı için gittiğimiz Bursa gezimizi yazmak istedim sizlere. Aslında amacımız Bursa'ya gitmek değildi. Ben Cumalıkızık'a gidelim istedim, sonra bir baktım eşim konaklamayı ayarlamış, rezervasyon yapılmış biz valiz hazırlıyoruz.
Tabii gezmenin kötüsü olmaz dedik ve çıktık yola. Hemen gezi planımızı anlatayım sizlere. Küçük kaçamağımız için sabah erkenden yola çıktık. Hedefimizin Cumalıkızık'a gidip orayı gezmek ve keyifli bir köy kahvaltısı yapmaktı. Amacımıza da ulaştık ve harika bir köy kahvaltısı yaptık. Çok sevimli bir mekanda, koca koca ağaçların gölgesinde semaverden çayımızı yudumlayarak başladık güne. Mekanın adı Maviboncuk. Gözlemesi, köy eğmeği ve köy yumurtası miss gibiydi. Hele semaverde kaynayan çay beni benden aldı. Oturduk, kafamızı dinledik ve en önemlisi birbirimizi dinledik eşimle. Mekanın tadını çıkardıktan sonra küçük bir köy olan Cumalıkızık'ı gezdik. Emin olun gezimiz çok uzun sürmedi. Kısa bir köy turu, bol bol fotoğraf çekimi, köy ekmeği alışverişi ve bahçelerden koparılmış meyve alışverişi yaptıktan sonra atladık arabamıza ve Bursa merkeze doğru yola çıktık.
Holiday İnn'de konaklamamızı ayarlamıştık. Bende otele gidip biraz dinlenelim istedim. Neden diye merak ediyorsanız hemen belirteyim, Bursa halkı maalesef pek iyi araba kullanmıyor. Işık neymiş, trafik kuralı var mıymış gibi bir durumdalar. Eminim herkes öyle değildir ama tüm seyahatimiz boyunca korku dolu anlar yaşadık. Hele ben, tedirginlikten yerimde duramadım. O nedenle otelde dinlenmek iyi gelir diye düşündük ve odamıza geçtik. Otel fena değildi ama orada konaklamayı düşünürseniz beklentinizi çok yüksek tutmayın derim.
Biraz dinlenme sonrasında akşam yola çıktık ve Gemlik'e gittik. Eşim İstanbul'dayken çok güzel bir balık restoranına rezervasyon yaptırmıştı. Ben merak içinde nereye gideceğimizi bilmez bir halde hazırlandım ve yine çok beğendiğim bir mekana gittik. Gemlik Kıyı Balık, herkese önereceğim bir mekan. Eşim de ben de hem mekanı, hem yemekleri hem de servisi çok beğendik. Harika bir manzara eşliğinde çok keyifli bir yemek yedik. Hayatımda en uzun oturduğum masalardan biri oldu. 2 kişi olarak, sanki çevremizde başka insanlar yokmuşcasına keyif aldık birbirimizden.
Otele dönerken bir çılgınlık yapalım dedik ve Bursa'nın bilinen bir işkembecisine gittik. Ben işkembe çorbası içmiş bir insan değilim. Deneyelim bakalım dedim ama bir iki kaşık sonra bıraktım çorbayı. Değişikti bir deneyimdi benim için ama olsun her tadı denemek lazım bu hayatta, çok sınırlandırmamalı insan kendini.
Uzun ve dolu dolu geçen bir gün ardından sonunda kendimizi otele attık dedik ve oldukça geç bir saatte günü noktaladık. Sabah bomba bir kahvaltı sonrası bu defa Bursa sokaklarını arşınlamaya başladık. Bursa içerisinde gezilecek çok fazla tarihi nokta var. Vaktimiz yettiğince gezdik. Özellikle Bursa Ulu Camii'yi görmenizi öneriyorum.
Dolu dolu bir gün sonrasında ise evimize dönmek için çıktık yola. Tek üzüldüğüm ünlü Bursa İskender Kebabı'ndan yiyememek oldu. Çünkü daha fazla yiyecek yer kalmamıştı bende, onu da bir başka zaman yerim diyerek dünyadaki en huzurlu yer olan evimize döndük.
Ne olursa olsun "Evim evim, güzel evim" derim.
Gezmeye sevenlere ise Cumalıkızık, Gemlik ve Bursa gezisi öneririm.
7 Ağustos 2013 Çarşamba
Bayram geldi, hoş geldi...
Kendimi yine harika hissediyorum.
Neden diye merak edersiniz diye hemen söylüyorum; ben bayramlarda çok mutlu olurum.
Neden bilmem ama bayramları çok severim.
Her bayram içim içime sığmaz, bitmez tükenmek bilmez bir heyecan duyarım.
Bayram yemeklerine ve bayram ziyaretlerine bayılırım.
Az ya da çok fark etmez, bir aileniz olması bayramları güzelleştiren en temel noktadır.
Evinize bir kişi bile gelse ya da siz bir eve bile ziyarete gitseniz bayram yine bayramdır.
Yeter ki sağlık, mutlu ve huzurlu olun.
Şimdiden herkesin bu güzel günü yani Ramazan Bayramı kutlu olsun.
Şeker tadında, kahkahalarla dolu bir bayram olsun...
Neden diye merak edersiniz diye hemen söylüyorum; ben bayramlarda çok mutlu olurum.
Neden bilmem ama bayramları çok severim.
Her bayram içim içime sığmaz, bitmez tükenmek bilmez bir heyecan duyarım.
Bayram yemeklerine ve bayram ziyaretlerine bayılırım.
Az ya da çok fark etmez, bir aileniz olması bayramları güzelleştiren en temel noktadır.
Evinize bir kişi bile gelse ya da siz bir eve bile ziyarete gitseniz bayram yine bayramdır.
Yeter ki sağlık, mutlu ve huzurlu olun.
Şimdiden herkesin bu güzel günü yani Ramazan Bayramı kutlu olsun.
Şeker tadında, kahkahalarla dolu bir bayram olsun...
29 Temmuz 2013 Pazartesi
Abla candır!
Bence ablası olan insan bu dünyadaki en şanslı insandır. En güvenilir dostunuz, kan bağınız olan en yakın arkadaşınız, sırdaşınız, kavga edebileceğiniz ilk alternatif, omzunda ağlayabileceğiniz yegane insan "Abla"nızdır.
Benim biricik ablama yıllardır yurt dışında farklı ülkelerde yaşıyor. Mesafelerin uzun olması bizim aramızda ki bağın daha güçlenmesine neden oldu. Hep özlem duyduğum, yanımda olsa da rahatça sohbet edebilsem ve hatta dedikodu yapabilsem dediğim tek insandır ablam.
Kardeşime ve bana ikinci bir anne oldu her zaman. Hep bizi kendinden çok düşündü, hep bize destek olmak için kendini düşünmeden hareket etti. Ben o kadar şanslıyım ki, her zaman biliyorum arkamda dev gibi bir ablanın durduğunu.
Belki bunun vermiş olduğu rahatlıkla hala daha şımarık kız kardeşi olurum.
Her gün onu göremesem bile hep yazışır, sohbetimize ve dedikodularımıza kesintisiz devam ederiz biz ablamla.
Umuyorum ablası olan her insan en az benim kadar şanslıdır.
Benim ablam hala bayram harçlığı olsun diye para gönderiyor hesabıma. Düşünün artık gözünde nasıl olduğumu.
Nede olsa ben onun kız kardeşiyim.
Sanırım bu durum hiç değişmeyecek.
Hep söylüyorum, abla candır!
Benim biricik ablama yıllardır yurt dışında farklı ülkelerde yaşıyor. Mesafelerin uzun olması bizim aramızda ki bağın daha güçlenmesine neden oldu. Hep özlem duyduğum, yanımda olsa da rahatça sohbet edebilsem ve hatta dedikodu yapabilsem dediğim tek insandır ablam.
Kardeşime ve bana ikinci bir anne oldu her zaman. Hep bizi kendinden çok düşündü, hep bize destek olmak için kendini düşünmeden hareket etti. Ben o kadar şanslıyım ki, her zaman biliyorum arkamda dev gibi bir ablanın durduğunu.
Belki bunun vermiş olduğu rahatlıkla hala daha şımarık kız kardeşi olurum.
Her gün onu göremesem bile hep yazışır, sohbetimize ve dedikodularımıza kesintisiz devam ederiz biz ablamla.
Umuyorum ablası olan her insan en az benim kadar şanslıdır.
Benim ablam hala bayram harçlığı olsun diye para gönderiyor hesabıma. Düşünün artık gözünde nasıl olduğumu.
Nede olsa ben onun kız kardeşiyim.
Sanırım bu durum hiç değişmeyecek.
Hep söylüyorum, abla candır!
24 Temmuz 2013 Çarşamba
Lezzet Diyarı: Remina Restoran
Dün arkadaşlarımla Wyndham Kalamış Marina içindeki Remina Restoran'a gittik. Hava sıcaktı ancak Kalamış Marina'nın manzarası ve Remina Restoran önünde duran o harika havuz sayesinde yeterince serinledik. Gerçi bir ara havuza dalsam ne olur diye aklımdan geçirmedim değil. Artık havuz sefasını başka bir güne erteleyip yemeğe geçeyim diyerek o düşüncelerden uzaklaştım.
Remina Reston'ın en güzel yanı ise otel müşterisi değilseniz bile restoranı rahatlıkla kullanma imkanına sahip olmanız. Birçok otelde durum bunun tam tersi. Otel içindeki restoranları yalnızca otel müşterileri kullanabiliyor. Kalamış ve özellikle Bağdat Caddesi çevresinde oturanlar çok şanslılar. Otelde konaklamak zorunluluğu olmadan Remina Restoran, Blue Harmony SPA ve havuzları kullanabiliyorsunuz. Anadolu Yakası'nda oturan biri olarak Wyndham Kalamış Marina benim için ayrıcalıklı mekanlardan biri oldu.
Gelelim yemeklere; masaya gelen her şey harikaydı. Sunumları, tatları, kıvamları ve sıcaklıkları... Anlayacağınız ben yemeklere hayran kaldım. Özellikle ara sıcak olan keçi peynirli puf börek beni benden aldı. Şefin kendisinin hazırladığı emekler ayrıca güzeldi. Ne desem bilemiyorum, ben bayıldım.
Yemek bitip kahve sefasına gelince harika bir son nokta için iyi bir tatlı seçeyim dedim. Tahinli cheesecake sipariş ettim ve nokta atışı yaptığımı anladım. Çok değişik ama harika bir tattı. Kahve, sohbet ve enfes yemekler ile geçen 2 saat ile günümün kalanını da harika geçirdim.
Wyndham Kalamış Marina içindeki Remina Restoran'ın şefinin ve ekibinin ellerine sağlık. Her şey harikaydı.
Özellikle Anadolu Yakası'nda oturanlara duyuruyorum, Wyndham Kalmış Marina ya da Remina Restoran'a istediğiniz zaman gidin. İster kahvaltı, ister 5 çayı, isterseniz SPA, ister spor yapmak için olsun, emin olun pişman olmayacaksınız.
Remina Reston'ın en güzel yanı ise otel müşterisi değilseniz bile restoranı rahatlıkla kullanma imkanına sahip olmanız. Birçok otelde durum bunun tam tersi. Otel içindeki restoranları yalnızca otel müşterileri kullanabiliyor. Kalamış ve özellikle Bağdat Caddesi çevresinde oturanlar çok şanslılar. Otelde konaklamak zorunluluğu olmadan Remina Restoran, Blue Harmony SPA ve havuzları kullanabiliyorsunuz. Anadolu Yakası'nda oturan biri olarak Wyndham Kalamış Marina benim için ayrıcalıklı mekanlardan biri oldu.
Gelelim yemeklere; masaya gelen her şey harikaydı. Sunumları, tatları, kıvamları ve sıcaklıkları... Anlayacağınız ben yemeklere hayran kaldım. Özellikle ara sıcak olan keçi peynirli puf börek beni benden aldı. Şefin kendisinin hazırladığı emekler ayrıca güzeldi. Ne desem bilemiyorum, ben bayıldım.
Yemek bitip kahve sefasına gelince harika bir son nokta için iyi bir tatlı seçeyim dedim. Tahinli cheesecake sipariş ettim ve nokta atışı yaptığımı anladım. Çok değişik ama harika bir tattı. Kahve, sohbet ve enfes yemekler ile geçen 2 saat ile günümün kalanını da harika geçirdim.
Wyndham Kalamış Marina içindeki Remina Restoran'ın şefinin ve ekibinin ellerine sağlık. Her şey harikaydı.
Özellikle Anadolu Yakası'nda oturanlara duyuruyorum, Wyndham Kalmış Marina ya da Remina Restoran'a istediğiniz zaman gidin. İster kahvaltı, ister 5 çayı, isterseniz SPA, ister spor yapmak için olsun, emin olun pişman olmayacaksınız.
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Pide kokusu...
Ramazan denildiğinde aklıma ilk gelen şey İstanbul'a yayılan mis gibi pide kokusudur. Akşam olup iftar saati yaklaştığında tüm fırınların önünde sıra olur sıcacık pide alabilmek için. Her yerden yemek kokuları gelir misler gibi...
O sıcacık pideyi alıp içerisine biraz tereyağı sürüp, güzel bir peynirle yemek en büyük keyif anlarından biridir benim için.
O sıcacık pideyi alıp içerisine biraz tereyağı sürüp, güzel bir peynirle yemek en büyük keyif anlarından biridir benim için.
Bir Bayburtlu olarak Doğu Karadeniz'in bağrından kopup geliyorum. Evlendikten sonra ise tam bir Karadenizli olarak (Giresun -Tirebolu) hayatıma devam ederken yeni bir pide türüyle karşı karşıya geliyorum.
Yuvarlak, kavurmalı ya da peynirli ve ortasında yarı pişmiş yumurtasıyla Tirebolu pidesi...
Pide aşığı bir insan olarak bu yeni serüven beni kat kat mutlu ediyor. Pizzanın en büyük ve tabii ki daha sağlıklı rakibi olan bu pideleri kayınvalidem, kayınpederim ve eşimden oluşan 4 kişilik bir grup olarak sık sık tüketiyoruz.
Ramazan pidesi, tirebolu pidesi ve diğerleri. İşte yemek keyfi...
18 Temmuz 2013 Perşembe
Kerastase Cristalliste farkı
Geçtiğimiz aylarda piyasaya çıkan ve deneyimlediğim bir ürünü burada da yazmak istedim sizlere. Nede olsa burası benim dünyam ve ben burada sınırsız şekilde özgürüm.
Beni tanıyanlar bilirler, saçları uzun ve gür bir insanımdır. Saçlarımı hiç boyamadım ve bu halimle çok mutluyum. Uzun saçı çok seviyorum. Saçlarımı bu kadar sevmeme rağmen asla ve asla özel bir bakım uygulamıyorum. Bunun özel bir nedeni yok ama saatlerce saçlarımla uğraşmak bana zaman kaybı gibi geliyor. Yıka ve çık Pınar diyebilirsiniz bana.
Yıka ve çık Pınar bir şampuanla tanıştı ve saç bakım ürünlerine bakışı değişti diyebiliriz. Kerastase Cristalliste şampuan ve bir kaç bakım ürününü kullandım ve inanılmaz memnun kaldım. Şampuan sonrasında saç kremi kullanıyorum ve en son duş sonrası yağımı uçlarına sürüyorum. Missss gibi kokuyor saçlarım. Zaten bu ürün uzun saçlara özel. Tek sıkıntım şampuan boyunun küçük olması. Kuaförüme sordum büyük boyundan benim için sipariş edecek, onu kullanacağım. Böylece biraz kar etmiş olurum diye düşünüyorum.
Tatlı pembe tonlarında bir tasarımı olan Kerastase Cristalliste, yaza giden mis kokusu ve pembe tonlarda allıklarla harika bir kombin oldu benim için.
Kerastase Cristalliste'in farkı
Doğal görünümlü, hacimli, özgür ve kristal parlaklığındaki saçlar, günümüzde genç kadınların en büyük hayali. İşte bu hayalimiz artık gerçek oluyor! Kerastase’ın yeni serisi Cristalliste ile kristal kadar parlak saçlara kavuşuyoruz.
Sıvı ışık kompleksi ile özel olarak geliştirilmiş Cristalliste serisi, içeriğindeki yeni nesil temizleyiciler ve ekolojik bakım maddeleri ile köklerden uçlara kadar hafiflik, ipeksi dokunuş ve ışıltı kazandırıyor. Cristalliste serisi, yağlı saç kökleri ve hassaslaşmış saç uçlarına yönelik özel olarak geliştirilmiş teknolojisi ile saç kökü ve saç tellerinin esnekliğini, ışığını ve canlılığını sağlıyor.
Beni tanıyanlar bilirler, saçları uzun ve gür bir insanımdır. Saçlarımı hiç boyamadım ve bu halimle çok mutluyum. Uzun saçı çok seviyorum. Saçlarımı bu kadar sevmeme rağmen asla ve asla özel bir bakım uygulamıyorum. Bunun özel bir nedeni yok ama saatlerce saçlarımla uğraşmak bana zaman kaybı gibi geliyor. Yıka ve çık Pınar diyebilirsiniz bana.
Yıka ve çık Pınar bir şampuanla tanıştı ve saç bakım ürünlerine bakışı değişti diyebiliriz. Kerastase Cristalliste şampuan ve bir kaç bakım ürününü kullandım ve inanılmaz memnun kaldım. Şampuan sonrasında saç kremi kullanıyorum ve en son duş sonrası yağımı uçlarına sürüyorum. Missss gibi kokuyor saçlarım. Zaten bu ürün uzun saçlara özel. Tek sıkıntım şampuan boyunun küçük olması. Kuaförüme sordum büyük boyundan benim için sipariş edecek, onu kullanacağım. Böylece biraz kar etmiş olurum diye düşünüyorum.
Tatlı pembe tonlarında bir tasarımı olan Kerastase Cristalliste, yaza giden mis kokusu ve pembe tonlarda allıklarla harika bir kombin oldu benim için.
Kerastase Cristalliste'in farkı
Doğal görünümlü, hacimli, özgür ve kristal parlaklığındaki saçlar, günümüzde genç kadınların en büyük hayali. İşte bu hayalimiz artık gerçek oluyor! Kerastase’ın yeni serisi Cristalliste ile kristal kadar parlak saçlara kavuşuyoruz.
Sıvı ışık kompleksi ile özel olarak geliştirilmiş Cristalliste serisi, içeriğindeki yeni nesil temizleyiciler ve ekolojik bakım maddeleri ile köklerden uçlara kadar hafiflik, ipeksi dokunuş ve ışıltı kazandırıyor. Cristalliste serisi, yağlı saç kökleri ve hassaslaşmış saç uçlarına yönelik özel olarak geliştirilmiş teknolojisi ile saç kökü ve saç tellerinin esnekliğini, ışığını ve canlılığını sağlıyor.
Annelik Ömür Boyu
Hürriyet Gazetesinde çalışmaya başladıktan sonra iş nedeniyle tanıştığım bir insandır Gazeteci Hatice Özbay... Hayatı ve yaşamayı seven, enerji dolu, iyi bir arkadaş, çocuklarına düşkünü iyi bir anne ve aşk kadını. Onu anlatmak hiç zor değil. Karşısına çıkan kimi insan için dost, kimi insan için sevgili, kimi insan için çalışma arkadaşı, kimi insan için abla, kimi insan için anne. Sonuçta tanışan her insanın hayatına kattığı bir değerdir.
Röportaj yapmayı, sorular sormayı ondan öğrendim. Onunla yıllarca birlikte röportajlara gittik. Her biri ayrı bir keyifti. İş ilişkimiz bitti ama dostluğumuz hiç bitmedi. Anneyiz.Biz dergisi için yüzlerce anne ile röportajlar yaptı. Kimisi ünlü, kimisi yönetici, kimisi girişimci bir çok kadınla görüştü. Bu kadınların tek ortak noktası ise işleri ne olursa olsun anne olmalarıydı.
Sonunda Hatice Özbay yaptığı yüzlerce röportajı derledi topladı ve bir kitapta birleştirdi. Kadınların ortak dili olan "Annelik" üzerine şahane bir kitap ortaya çıkardı; Annelik Ömür Boyu...
Değerli gazeteci dostum ve biricik Hatice ablamın emeği ve yüreğiyle ortaya çıkardığı bu güzel kitabı mutlaka okumalısınız. Anne olun ya da olmayın, her kadın bir potansiyel annedir nede olsa. Sizi en iyi anlayacak kişiler de kadınlar ve annelerdir. Bu düşünceyle Hatice ablaya röportaj veren tüm kadınlarda onları anlayacak kadınlarla paylaştılar annelik serüvenlerini.
Epsilon Yayınlarından çıkan Annelik Ömür Boyu kitabı çoktan raflarda yerini aldı. Onu keyifle okuyacak ve içindeki hikayeleri anlayacak gönül dostlarını bekliyor.
İyi okumalar...
17 Temmuz 2013 Çarşamba
Tarhunlu Kremalı Fırında Tavuk Tarifi
Çok sevdiğim ve misafirlerime yapmaktan keyif aldığım bir tarifi paylaşacağım sizlerle. Tarhunlu kremalı fırında tavuk. Yapımı çok kolay, lezzeti inanılmaz güzel. Malzemelerin bulunması çok kolay ve miktarları da az. En güzeli de bu değil mi zaten, kolayca ulaşabileceğiniz malzemelerle, pratik ölçülerle hazırlanan yemekler...
İşte tarifim...
Malzemeler:
750 gr but biftek
100 ml krema
1 tatlı kaşığı yoğurt
5-6 sap tarhun otu
1 diş sarımsak
Karabiber
Tuz
1 adet fırın poşeti
100 ml krema
1 tatlı kaşığı yoğurt
5-6 sap tarhun otu
1 diş sarımsak
Karabiber
Tuz
1 adet fırın poşeti
Yapılışı:
Krema, yoğurt, tuz ve karabiberi rendelediğiniz 1 diş sarımsak ile karıştırarak sosu hazırlıyoruz. Tavuk but biftekleri hazırladığınız sosa bulayıp tarhun yapraklarını saplarından ayırın ve tavukların üzerine serpin. Fırın poşetinin içine girebilecek büyüklükte bir fırın kabına sosladığınız tavukları dizin. Kabı fırın poşetinin içine koyarak poşetin ağzını kapayın ve buzdolabında 2 saat dinlendirin. Dinlendirme bittikten sonra poşetin üzerinde bıçak yardımıyla 1-2 delik açın ve 180 derece fırında 1,5 saat kadar pişirin.
Sıcak servis yapmayı unutmayın. Afiyet olsun...
Güven
İnsan hayatındaki en önemli duyguların başında ne gelir düşündünüz mü hiç?
Uzun süredir düşünüyorum ve sanıyorum “Güven” duygusu en önemlisi. Bir insana ya da bir ortama güvenmeden yaşayamaz insan. Kendini boşlukta hisseder. Her an düşmek korkusuyla yaşamaya başlar.
Güven duygusunun eksikliği ise birçok duyguyu beraberinde getirir. Güven-Güvensizlik-Korku-Telaş-Üzüntü…
Güven duygunuz zedelendi mi başlar diğer tüm kötü duygular başınıza üşüşmeye. Açık buldukları her noktadan beyninize girmeye çalışırlar. Kendinizi kötü hissedip dibe gidene kadar zorlarlar sizi.
Düşünsenize güven duymadığınız bir ortamda çalışmak nasıl bir eziyettir. Bir şey söyleyecekken bin kere düşünürsünüz.
“Acaba söyleyeceklerimi kim çarpıtıp birilerine yetiştirecek?” diye içiniz içinizi yemeye başlar.
Güven duymadığınız bir ortam ve insanlar ile günün en önemli zamanlarını geçirmek nasıl bir işkencedir bir geçirin bakalım aklınızdan.
Ya da güvenmediğiniz biriyle bir ilişki yaşamak nasıl bir duygudur biliyor musunuz?
Her an gidebilme ihtimalini bildiğiniz bir insana aşık olmak…
Ne zaman beklenmedik bir hareket yapacak ve sizi incitecek diye düşünerek bir insanın gözlerinin içine bakmak…
Halbuki güvenerek, doya doya yaşamak en güzelidir.
Siz çevrenizdeki insanlara ya da içinde bulunduğunuz ortamlara güvenmeden yaşamanın ne demek olduğunu bilmeyin.
Hep güven içinde, hep huzurlu olun…
Kendime not: Ben güven duymadığım insanların yüzüne bakamıyorum. Adeta tiksiniyorum onlardan. Haliyle güvensiz bulduğum ortamlara da girmiyorum. Kendimi mutsuz etmek istemiyorum. Siz de bunu yapın lütfen.
Okuyucuya not: Siz siz olun çevrenizdeki insanlar için “Güven” duyulan nadir insanlardan biri olun. Siz öyle oldukça karşınıza da sizin gibi insanlar çıkacaktır. Çünkü hayat her zaman adaletiyle gösterir bize güzel yüzünü.
İç sesimden not: Güven duyulamayacak kadar karaktersiz olan insanlar, gözüm görmesin sizi.
Köşe yazılarımı haftalık olarak takip etmek isteyenleri www.hurriyetaile.com ve www.potansiyelanne.com adresine bekliyorum...
Bayılıyorum Chado'nun Yeşil Çayına...
Ramazan ayına damgasını vuran beslenme
sorunlarına önlem alınmaya çalışılsa da vücudun yeme içme dengesi mutlak
değişkenlik gösteriyor. İftardan sonra yemeklerin getirdiği halsizlik ve mide
sorunları hepimizi mutsuz ediyor. İşte tam bu anda Chado'nun birbirinden zengin ve özel içerikli çayları devreye giriyor.
Gurme çay
statüsünde birbirinden doğal ürünleri bir araya getirerek leziz çaylar üreten
Chado, Ramazan’da da hayatı kolaylaştırıyor. Tüm gün aç kaldıktan sonra iftar
saatinde tüketilen yemekler ne kadar hafif olursa olsun, ağırlık ve halsizliğe
sebep oluyor. Chado’nun dünyanın farklı bölgelerinden harmanladığı çay
çeşitleri ile iftar sonrası rahatlamak ve benzersiz bir çay keyfi yaşamak
mümkün.
Chado Çay çeşitlerine bir tık kadar yakınsınız. www.chado.com.tr adresinden istediğiniz ürünü seçip, keyif yapmayı ihmal etmeyin.
3 Mayıs 2013 Cuma
İyi ki doğmuşuz, iyi ki birbirimizi bulmuşuz...
İnsanlar ailelerini seçemezler.
İsteseniz de istemeseniz de doğduğunuz aile içerisinde yaşamınızı sürdürürsünüz.
Ancak insanlar hayat arkadaşlarını kendileri seçerler.
Yaşamınızın sonuna kadar birlikte olmak istediğiniz insanı özgürce seçme şansına sahipsinizdir.
Ne güzel bir şanstır bu değil mi?
Bu benim blogum olduğuna göre ben de kendimden yola çıkarak anlatma şansına sahip olabiliyorum.
Seçme şansım olsaydı da yine aynı aile içerisinde doğmak ve yetişmek isterdim.
3 çocuklarını da çok seven, her zaman arkalarında olan bir anne-baba ile yetiştim.
Hala daha sınırsız derecede şımartırlar bizleri.
Evlenmeseydim asla ve asla onlardan ayrı kalamazdım.
Babam, annem, ablam ve kardeşim, hayatım en değerlileri oldular her zaman.
Bu kadar sevildiğim ve desteklendiğim bir aile içerisinde doğdum ve kalan hayatımı geçireceğim insanı buldum.
16 Mart benim, 24 Nisan sevgili eşimin doğum günü.
Bu yıl ikinci kez birlikte kutladık doğum günlerimizi.
İyi ki doğmuşuz, iyi ki birbirimizi bulmuşuz...
İsteseniz de istemeseniz de doğduğunuz aile içerisinde yaşamınızı sürdürürsünüz.
Ancak insanlar hayat arkadaşlarını kendileri seçerler.
Yaşamınızın sonuna kadar birlikte olmak istediğiniz insanı özgürce seçme şansına sahipsinizdir.
Ne güzel bir şanstır bu değil mi?
Bu benim blogum olduğuna göre ben de kendimden yola çıkarak anlatma şansına sahip olabiliyorum.
Seçme şansım olsaydı da yine aynı aile içerisinde doğmak ve yetişmek isterdim.
3 çocuklarını da çok seven, her zaman arkalarında olan bir anne-baba ile yetiştim.
Hala daha sınırsız derecede şımartırlar bizleri.
Evlenmeseydim asla ve asla onlardan ayrı kalamazdım.
Babam, annem, ablam ve kardeşim, hayatım en değerlileri oldular her zaman.
Bu kadar sevildiğim ve desteklendiğim bir aile içerisinde doğdum ve kalan hayatımı geçireceğim insanı buldum.
16 Mart benim, 24 Nisan sevgili eşimin doğum günü.
Bu yıl ikinci kez birlikte kutladık doğum günlerimizi.
İyi ki doğmuşuz, iyi ki birbirimizi bulmuşuz...
Aşkımın benim için yaptırdığı dünyanın en güzel pastası...
25 Şubat 2013 Pazartesi
Frambuaz reçelli kalpli kurabiyeler
Haftanın ilk gününe aşk dolu kurabiyelerle başlayalım, mutlu olalım diyorum. Siz ne dersiniz? Eminim hepiniz istersiniz bunu. Depresyonu falan bir köşe atın ve frambuaz reçelli kalpli kurabiyeleri yapmaya başlayın. İşte tarif...
Malzemeler:
- 150 gr tereyağ
- 75 gr pudra şekeri
- 1 yumurtanın beyazı
- 1/8 çay kaşığı tarçın
- 250 gr un
- 4 gr kabartma tozu
- Birkaç damla kırmızı gıda boyası
Frambuaz Reçeli:
- 250 gr donmuş franbuaz
- 100 gr şeker
- 1/2 limon suyu
- 1 çay kaşığı mısır nişastası
Hazırlanışı:
Öncelikle reçelimizi hazırlıyoruz. Franbuaz, şeker ve limon suyunu bir tavada pişirip, mısır nişastasını 2 yemek kaşığı su ile karıştırıp açıyoruz ve reçel malzemelerinin içerisine ekliyoruz. Kıvamı koyulaşınca reçeli bir kenara alıyoruz ve soğutuyoruz. Tereyağı ve pudra şekerini çırpıp, içine yumurta ve vanilya özünü ekleyip iyice karıştırıyoruz. Ayrı bir kapta un, kabartma tozu ve tarçını karıştırıp tereyağlı karışıma ekliyoruz. en son gıda boyasını ekleyerek hamuru ikiye bölüyoruz. Hamur toplarını istediğiniz kalınlıkta açıp kalp şeklindeki şekillendiricilerle tatlı şekillerini veriyoruz. Burada önemli olan şey yaptığınız iki kalp şekilli kurabiyenin birinin içerisini daha küçük şekilli kalp şeklindeki kurabiye kalıbıyla alıyoruz. 175 dere ısıtılmış fırında hafif kahverengileşinceye kadar pişiriyoruz. Pişmiş kurabiyelerden birini alıp üzerine franbuaz reçelini sürüp, içi kalp şeklince açılmış diğer kurabiyeyi üzerine koyarak sandviç şeklinde hazırlıyoruz. Tüm kurabiyelere aynı şekilde hazırlayıp servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun...
Malzemeler:
- 150 gr tereyağ
- 75 gr pudra şekeri
- 1 yumurtanın beyazı
- 1/8 çay kaşığı tarçın
- 250 gr un
- 4 gr kabartma tozu
- Birkaç damla kırmızı gıda boyası
Frambuaz Reçeli:
- 250 gr donmuş franbuaz
- 100 gr şeker
- 1/2 limon suyu
- 1 çay kaşığı mısır nişastası
Hazırlanışı:
Öncelikle reçelimizi hazırlıyoruz. Franbuaz, şeker ve limon suyunu bir tavada pişirip, mısır nişastasını 2 yemek kaşığı su ile karıştırıp açıyoruz ve reçel malzemelerinin içerisine ekliyoruz. Kıvamı koyulaşınca reçeli bir kenara alıyoruz ve soğutuyoruz. Tereyağı ve pudra şekerini çırpıp, içine yumurta ve vanilya özünü ekleyip iyice karıştırıyoruz. Ayrı bir kapta un, kabartma tozu ve tarçını karıştırıp tereyağlı karışıma ekliyoruz. en son gıda boyasını ekleyerek hamuru ikiye bölüyoruz. Hamur toplarını istediğiniz kalınlıkta açıp kalp şeklindeki şekillendiricilerle tatlı şekillerini veriyoruz. Burada önemli olan şey yaptığınız iki kalp şekilli kurabiyenin birinin içerisini daha küçük şekilli kalp şeklindeki kurabiye kalıbıyla alıyoruz. 175 dere ısıtılmış fırında hafif kahverengileşinceye kadar pişiriyoruz. Pişmiş kurabiyelerden birini alıp üzerine franbuaz reçelini sürüp, içi kalp şeklince açılmış diğer kurabiyeyi üzerine koyarak sandviç şeklinde hazırlıyoruz. Tüm kurabiyelere aynı şekilde hazırlayıp servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun...
22 Şubat 2013 Cuma
Afrodizyak Salata ve Aşk Risottosu tarifi
Pril Sevgililer Günü mutfağından 3 tarifle Cuma günümüzü renklendirelim diyerek başlıyorum tariflerimi vermeye. Mazallah hafta sonu bu tarifleri yapmak istersiniz ve sıkıntı yaşarsınız diye hemen başlıyorum anlatmaya.
VARAN 1:
Narlı Cevizli Afrodizyak Salata
Malzemeler:
- 100 gr baby ıspanak
- 1 su abardağı ceviz
- 1 adet nar
Sosu İçin:
- 20 ml pekmez
- 30 ml balzemik sirke
- 75 ml zeytinyağı
- Tuz
Hazırlanışı:
Yıkayıp kuruladığınız ıspanakları iyice kurutun. 180 derecede ısıtılmış fırında cevizleri 6-7 dakika hafif renklenene kadar fırınlayın. Sos malzemelerini blender ile iyice karıştırın. Ispanak yapraklarını sos ile iyice karıştırdıktan sonra üzerine kavrulmuş ceviz ve narı ekleyip servis edin.
VARAN 2
Riso Nero Aşk Risottosu
Malzemeler:
- 500 gr siyah pirinç
- 1/2 şişe beyaz şarap
- 4-5 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1/2 orta boy beyaz soğan (çok küçük şekilde doğranmış olacak)
- 150 gr tereyağı
- İsteğe bağlı olarak toz parmesan peyniri
Süslemesi için:
- Tuz, karabiber
- 100 gr çeri domates
- 3 dal taze kekik
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı deniz tuzu
- 250 gr krema
Sebze Suyu İçin:
- 3 dal kereviz sapı
- 2 havuç
- 1-2 sap pırasa
- 1 sap rezene
- 2 dal beberiye
- 2 dal taze kekik
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2 lt su
Hazırlanışı:
Risottomuzu sebze suyuyla hazırlayacağız. Bu nedenle öncelikle sebzeleri yıkayıp tencere alıyoruz ve zeytinyağı ile suları çıkana kadar kavuruyoruz. Sonrasında suyunu ekleyip kaynadıktan sonra altını kısıp yarım saat pişiriyoruz. Sebze suyu hazır olunca sebzeleri süzüyoruz.
Sebze suyumuz hazır ama arada çeri domateslerimizi zeytinyağı, deniz tuzu ve taze kekikle 180 derecelik fırında 8-9 dakika hafif yumuşayana kadar fırınlıyoruz.
Artık risottomuza geçebiliriz. Küçük küçük doğradığımız soğanlarımızı zeytinyağı ile yakmadan kavuruyoruz. Üzerine pirincimizi ekleyerek 3-4 dakika kavuruyoruz. Şarabı ekleyerek çekene kadar iyice karıştırıyoruz. Sıcak sebze suyundan yavaş yavaş ekleyerek pirincin suyu çekmesini sağlıyoruz. Burada önemli olan pirincimize suyu yavaş yavaş ekliyoruz ve suyu çekene kadar karıştırmaya devam ediyoruz. Tuzu pişirme sırasında damak tadınıza göre ekleyebilirsiniz.Pirinçler pişmiş kıvama geldiğinde (pirinci kavurmaya başladığınızdan itibaren yaklaşık olarak 1 saat) -tenceredeki risotto sulu kıvamda kalmalı- tereyağı ve parmesanı ekleyebiliriz. Servis ederken üzerine 2 yemek kaşığı krema ve fırınlanmış çeri domatesleri koyup süsleyebilirsiniz.
Küçük Bir Not:
* Bu tarifte verdiğim sebze suyunu herhangi bir zaman hazırlayıp soğutup buz poşetlerine koyabilirsiniz. Böylece elinizin altında kendi hazırladığınız doğal sebze sularınız olur ve istediğiniz yemeğinize kullanabilirsiniz...
Afiyet olsun...
VARAN 1:
Narlı Cevizli Afrodizyak Salata
Malzemeler:
- 100 gr baby ıspanak
- 1 su abardağı ceviz
- 1 adet nar
Sosu İçin:
- 20 ml pekmez
- 30 ml balzemik sirke
- 75 ml zeytinyağı
- Tuz
Hazırlanışı:
Yıkayıp kuruladığınız ıspanakları iyice kurutun. 180 derecede ısıtılmış fırında cevizleri 6-7 dakika hafif renklenene kadar fırınlayın. Sos malzemelerini blender ile iyice karıştırın. Ispanak yapraklarını sos ile iyice karıştırdıktan sonra üzerine kavrulmuş ceviz ve narı ekleyip servis edin.
VARAN 2
Riso Nero Aşk Risottosu
Malzemeler:
- 500 gr siyah pirinç
- 1/2 şişe beyaz şarap
- 4-5 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1/2 orta boy beyaz soğan (çok küçük şekilde doğranmış olacak)
- 150 gr tereyağı
- İsteğe bağlı olarak toz parmesan peyniri
Süslemesi için:
- Tuz, karabiber
- 100 gr çeri domates
- 3 dal taze kekik
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı deniz tuzu
- 250 gr krema
Sebze Suyu İçin:
- 3 dal kereviz sapı
- 2 havuç
- 1-2 sap pırasa
- 1 sap rezene
- 2 dal beberiye
- 2 dal taze kekik
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2 lt su
Hazırlanışı:
Risottomuzu sebze suyuyla hazırlayacağız. Bu nedenle öncelikle sebzeleri yıkayıp tencere alıyoruz ve zeytinyağı ile suları çıkana kadar kavuruyoruz. Sonrasında suyunu ekleyip kaynadıktan sonra altını kısıp yarım saat pişiriyoruz. Sebze suyu hazır olunca sebzeleri süzüyoruz.
Sebze suyumuz hazır ama arada çeri domateslerimizi zeytinyağı, deniz tuzu ve taze kekikle 180 derecelik fırında 8-9 dakika hafif yumuşayana kadar fırınlıyoruz.
Artık risottomuza geçebiliriz. Küçük küçük doğradığımız soğanlarımızı zeytinyağı ile yakmadan kavuruyoruz. Üzerine pirincimizi ekleyerek 3-4 dakika kavuruyoruz. Şarabı ekleyerek çekene kadar iyice karıştırıyoruz. Sıcak sebze suyundan yavaş yavaş ekleyerek pirincin suyu çekmesini sağlıyoruz. Burada önemli olan pirincimize suyu yavaş yavaş ekliyoruz ve suyu çekene kadar karıştırmaya devam ediyoruz. Tuzu pişirme sırasında damak tadınıza göre ekleyebilirsiniz.Pirinçler pişmiş kıvama geldiğinde (pirinci kavurmaya başladığınızdan itibaren yaklaşık olarak 1 saat) -tenceredeki risotto sulu kıvamda kalmalı- tereyağı ve parmesanı ekleyebiliriz. Servis ederken üzerine 2 yemek kaşığı krema ve fırınlanmış çeri domatesleri koyup süsleyebilirsiniz.
Küçük Bir Not:
* Bu tarifte verdiğim sebze suyunu herhangi bir zaman hazırlayıp soğutup buz poşetlerine koyabilirsiniz. Böylece elinizin altında kendi hazırladığınız doğal sebze sularınız olur ve istediğiniz yemeğinize kullanabilirsiniz...
Afiyet olsun...
20 Şubat 2013 Çarşamba
Pril Sevgililer Günü Atölyesi'ne katıldım...
Biliyorsunuz blogumda sık sık yaptığım yiyeceklerin tariflerini yayınlıyorum. Ama her zaman belirtiyorum ki ben bir yemek blogger'ı değilim. Yani blogumda sadece yemek tarifleri olmayacak. Burası benim dünyam ve ben burada herşeyimle varım.
Benim yemek yapmaya düşkünlüğümü az çok bilen Med Partners ekibi Pril'in Sevgililer Günü Atölyesine beni de davet ettiler. Öncelikle bu kibar davranışlarının beni gururlandırdığını belirtmek isterim. Demek ki yemek yapmak için bir araya gelecek kadınların arasında kendime bir yer edinmişim:)
Bloggerların bir araya geldiği bu etkinlik Doors Akademide oldu. Harika bir menü belirlenmişti. Malzemeler hazırdı ve yemekler keyifle yapılıp sonrasında afiyetle mideye indirildi. Menümüzü saymak gerekirse;
Aşk Bahçesi: Narlı Cevizli Afrodizyak Salata
İtalyan Öpücüğü: Riso Nero Aşk Risottosu - Fırınlanmış Çeri Domates ve Taze Krema & Taze Baharat Marineli Izgara Bonfile
Kalpten Kalbe: Reçelli Kalp Şeklinde Sevgililer Günü Kurabiyeleri
Nasıl ama?
Çılgın bir menü idi ve ben her birine aşık oldum. Evet, belki yeni deneyimlediğim şeyler vardı içerisinde ama her biri harika tatlardı.
Üniversiteden arkadaşım olan Sevgili Aslıhan Gündüz ile beraber yaptık yemeklerimizi. Eminim o da blogunda paylaşacaktır bu keyifli etkinliği.
Menüde yer alan tüm yemekleri sırasıyla tarifleriyle ve görselleriyle yazacağım blogda emin olabilirsiniz.
Tariflere geçmeden önce gittiğimiz bu keyifli etkinliği sizinle paylaşmak istedim.
Pril'in yeni ürünü olan "Yeni Pril Naréı tanıtmak için yapılan bu organizasyonda her şey nar konseptine uygun düşünülmüştü. Sofralarda bereketi simgeleyen narlar vardı. İsminin içerisinde NAR'ı barındıran şanslı insanlardan biri olarak, nara ve bereketine gerçekten inanırım.
Menüler, ortam, insanlar tüm bu keyifli organizasyonun hepsi için teşekkürler sevgili Pril ve Med Partners ailesi...
Başka etkinliklerde görüşmek üzere...
Not: Bir sonraki yazımızda yemek tariflerimizi yayınlayacağım. Bekleyin beni:)
Benim yemek yapmaya düşkünlüğümü az çok bilen Med Partners ekibi Pril'in Sevgililer Günü Atölyesine beni de davet ettiler. Öncelikle bu kibar davranışlarının beni gururlandırdığını belirtmek isterim. Demek ki yemek yapmak için bir araya gelecek kadınların arasında kendime bir yer edinmişim:)
Bloggerların bir araya geldiği bu etkinlik Doors Akademide oldu. Harika bir menü belirlenmişti. Malzemeler hazırdı ve yemekler keyifle yapılıp sonrasında afiyetle mideye indirildi. Menümüzü saymak gerekirse;
Aşk Bahçesi: Narlı Cevizli Afrodizyak Salata
İtalyan Öpücüğü: Riso Nero Aşk Risottosu - Fırınlanmış Çeri Domates ve Taze Krema & Taze Baharat Marineli Izgara Bonfile
Kalpten Kalbe: Reçelli Kalp Şeklinde Sevgililer Günü Kurabiyeleri
Nasıl ama?
Çılgın bir menü idi ve ben her birine aşık oldum. Evet, belki yeni deneyimlediğim şeyler vardı içerisinde ama her biri harika tatlardı.
Üniversiteden arkadaşım olan Sevgili Aslıhan Gündüz ile beraber yaptık yemeklerimizi. Eminim o da blogunda paylaşacaktır bu keyifli etkinliği.
Menüde yer alan tüm yemekleri sırasıyla tarifleriyle ve görselleriyle yazacağım blogda emin olabilirsiniz.
Tariflere geçmeden önce gittiğimiz bu keyifli etkinliği sizinle paylaşmak istedim.
Pril'in yeni ürünü olan "Yeni Pril Naréı tanıtmak için yapılan bu organizasyonda her şey nar konseptine uygun düşünülmüştü. Sofralarda bereketi simgeleyen narlar vardı. İsminin içerisinde NAR'ı barındıran şanslı insanlardan biri olarak, nara ve bereketine gerçekten inanırım.
Menüler, ortam, insanlar tüm bu keyifli organizasyonun hepsi için teşekkürler sevgili Pril ve Med Partners ailesi...
Başka etkinliklerde görüşmek üzere...
Not: Bir sonraki yazımızda yemek tariflerimizi yayınlayacağım. Bekleyin beni:)
İşte bu güzel buluşmaya katılan ekip...
29 Ocak 2013 Salı
Çakma hamarat
Dikkat ederseniz yeni açtığım blogumda sürekli bir yemek tarifi verme modundayım.
Görenler beni yılların ev kadını zannedebilirler.
Ama belirtmek isterim, ben henüz 1 yıllık evli çakma bir hamaratım.
Çakma dedim ve kendimle dalga geçtim biraz, ama işin özü şu: Ben de tüm kadınlar gibi doğal içgüdülerimle dünyaya geldim.
Bu içgüdüler içimde bir yerlerde var, hangisini öne çıkarmak istersem onun üzerine gidiyorum.
Yıllarca mükemmel bir ev kadını olan bir anneyle yaşadım.
Annem gerçekten örnek bir kadındır.
Dürüstlüğü, ailesini sahiplenişi, çocuklarını yetiştirişi, enfes yemekleri, yoktan var edişleri ve dahası. Hal böyleyken, evde hiçbir şey yapmasam bile bu anneye duyarsız kalmak mümkün olamazdı.
Ben de kalamadım tabii.
Canım annem sayesinde hiçbir şeye elini sürmemiş olan benden hamarat bir insan çıktı.
Ancak altını çizmek isterim ki, ben sürekli yemek yapan bir insan değilim. Her insan gibi evimde yemekler hazırlar ve misafirler ağırlarım.
Benim en sevdiğim şey, sevdiğim insanlara bir şeyler hazırlamak. Yapayım, gelsinler, yesinler, içsinler...
Hayat bu değil mi? Keyif aldığın insanlarla keyif aldığın şeyleri yapmak...
Tüm kadınlar gibi bende kariyerime devam eder, süslenip gezer, evimde de keyifli sofralar hazırlamayı bilirim.
Zaten işin sırrı da bu değil mi?
Görenler beni yılların ev kadını zannedebilirler.
Ama belirtmek isterim, ben henüz 1 yıllık evli çakma bir hamaratım.
Çakma dedim ve kendimle dalga geçtim biraz, ama işin özü şu: Ben de tüm kadınlar gibi doğal içgüdülerimle dünyaya geldim.
Bu içgüdüler içimde bir yerlerde var, hangisini öne çıkarmak istersem onun üzerine gidiyorum.
Yıllarca mükemmel bir ev kadını olan bir anneyle yaşadım.
Annem gerçekten örnek bir kadındır.
Dürüstlüğü, ailesini sahiplenişi, çocuklarını yetiştirişi, enfes yemekleri, yoktan var edişleri ve dahası. Hal böyleyken, evde hiçbir şey yapmasam bile bu anneye duyarsız kalmak mümkün olamazdı.
Ben de kalamadım tabii.
Canım annem sayesinde hiçbir şeye elini sürmemiş olan benden hamarat bir insan çıktı.
Ancak altını çizmek isterim ki, ben sürekli yemek yapan bir insan değilim. Her insan gibi evimde yemekler hazırlar ve misafirler ağırlarım.
Benim en sevdiğim şey, sevdiğim insanlara bir şeyler hazırlamak. Yapayım, gelsinler, yesinler, içsinler...
Hayat bu değil mi? Keyif aldığın insanlarla keyif aldığın şeyleri yapmak...
Tüm kadınlar gibi bende kariyerime devam eder, süslenip gezer, evimde de keyifli sofralar hazırlamayı bilirim.
Zaten işin sırrı da bu değil mi?
21 Ocak 2013 Pazartesi
Peynirli Poğaça Tarifi
Sabah kahvaltılarınıza lezzet katacak ev yapını poğaça tarifi vereceğim sizlere. Gidip fırınlardan ya da pastanelerden yağlı yağlı ve içine nasıl bir malzeme konulduğunu bilmediğiniz ama alıp yediğiniz poğaçalara en büyük rakip bunlar. Özellikle çocuklu evlerin anneleri, hafta sonunda yapsanız bile hafta arası çocuğunuza rahat rahat yedirebilirsiniz bunları. İşte tarifim.
Malzemeler:
Hamur için:
- 1 su bardağı süt
- 1 çay bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı yoğurt (yoksa sütte kullanabilirsiniz)
- 1 paket kuru maya
- 1 yumurta akı
- 1 çay kaşığı mahlep
- 1 tatlı kaşığı tuz
- Aldığı kadar un (kulak memesi kıvamında bir hamur olacak)
İç Malzemesi:
İsteğe bağlı olarak kaşar peynir, beyaz peynir, lor peyniri ya da zeytin ezmesi kullanabilirsiniz. Eğer peynirli yapacaksanız içerisine maydanoz koyabilirsiniz. Malzeme için ölçü vermiyorum, tercihinize göre rahat olun.
Yapılışı:
Öncelikle sıvı malzemelerimizi bir kapta karıştırıyoruz. Sonrasında kuru malzemeleri sırasıyla ekliyoruz. Unu azar azar ekleyerek yoğurmaya başlıyoruz. Hamurumuzun çok kuru olmaması önemli, buna dikkat edin. Ellerinizi ara sıra yağlarsanız yapışmaz. Hazırladığınız hamuru bir süre mayalanmaya bırakabilirsiniz. Mayalama işleminiz bittikten sonra elerinizi yağlayıp hamuru küçük toplar haline getirin. Küçük hamurları elinizde yuvarlayıp açın ve iç malzemesini koyup kapatın. Üzerine bir yumurta sarısınu iyice karıştırıp sürün ve çörek otlarınızı serpiştirin. Önceden ısıtılmış 170 C fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirin.
Afiyet olsun...
Malzemeler:
Hamur için:
- 1 su bardağı süt
- 1 çay bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı yoğurt (yoksa sütte kullanabilirsiniz)
- 1 paket kuru maya
- 1 yumurta akı
- 1 çay kaşığı mahlep
- 1 tatlı kaşığı tuz
- Aldığı kadar un (kulak memesi kıvamında bir hamur olacak)
İç Malzemesi:
İsteğe bağlı olarak kaşar peynir, beyaz peynir, lor peyniri ya da zeytin ezmesi kullanabilirsiniz. Eğer peynirli yapacaksanız içerisine maydanoz koyabilirsiniz. Malzeme için ölçü vermiyorum, tercihinize göre rahat olun.
Yapılışı:
Öncelikle sıvı malzemelerimizi bir kapta karıştırıyoruz. Sonrasında kuru malzemeleri sırasıyla ekliyoruz. Unu azar azar ekleyerek yoğurmaya başlıyoruz. Hamurumuzun çok kuru olmaması önemli, buna dikkat edin. Ellerinizi ara sıra yağlarsanız yapışmaz. Hazırladığınız hamuru bir süre mayalanmaya bırakabilirsiniz. Mayalama işleminiz bittikten sonra elerinizi yağlayıp hamuru küçük toplar haline getirin. Küçük hamurları elinizde yuvarlayıp açın ve iç malzemesini koyup kapatın. Üzerine bir yumurta sarısınu iyice karıştırıp sürün ve çörek otlarınızı serpiştirin. Önceden ısıtılmış 170 C fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirin.
Afiyet olsun...
16 Ocak 2013 Çarşamba
Aperatiflerle Zenginleşen Bir Masa
Sevgili hanımlar, özelliklede çalışan hanımlar, misafir ağırlamak çok keyifli ama biraz yorucu bir aktivite. Günümüzde insanlar ancak hafta sonları böyle aktiviteler yapabiliyorlar. Hafta içi yoğun çalışma temposu buna izin vermiyor maalesef.
Kimi zaman kahvaltı, kimi zaman akşam yemeği kimi zaman akşam çayı ya da şarap keyfi şeklinde oluyor. Ne olursa olsun hepimiz en güzel şekilde misafirlerimizi ağırlamak isteriz.
Ben misafir ağırlamayı çok seviyorum. Arkadaşlarım, ailem ve sevdiğim insanlara özel bir şeyler hazırlamak beni çok mutlu ediyor. Evlenmeden önce elini hiçbir şeye sürmeyen ben, evlendikten sonra bir hamarat oldum sormayın gitsin. Sanırım bunda annemin payı var. Lezzetli yemekleriyle nam salmış canım annemin yanında yetişip biraz olsun ona benzememek imkansız olurdu. E ne demişler "Anasına bak kızını al".
Canım annemin emekleri sayesinde hamarat bir insan oldum. Evlendiğimizden beri geçen 1 yılda çok keyifli masalar hazırladım. Hep söylediğim gibi yaptıklarıma sevgimi kattım ve tadına doyulmadı.
Çok vaktim olmadığı bir akşam misafirlerime aperatiflerden oluşan bir masa hazırladım. Konseptimiz "Şarap"tı. İtalya seyahatim sonrası birbirinden lezzetli peynirler ve şaraplar almıştım, bu işimi kolaylaştırdı. Şimdi size menümü anlatayım.
1) Minik kanepeler
2) Çeşnili kıtırlar
3) Kolay beze
4) Peynir tabağı
5) Taze fesleğenli, Mozarellalı domates dilimleri
Gördüğünüz gibi kolay ve pratik bir masa hazırladım. Kurabiye kalıplarıyla kelebek ve kalp şekilleri verdiğim çok sevimli kanepeler yaptım. Bir kısmı zeytin ezmesi-kaşar ve jambonlu, bir kısmı ton balıklı-turşulu.
Çeşnili kıtırların ve bezelerin tarifini daha önce yazmıştım.
Peynir tabağımı dediğim gibi İtalya'dan getirdiğim çeşitli peynirlerle doldurdum. Burada olsaydım: Eski kaşar, ezine peyniri, dil peyniri, üçgen peynir ve kendi yaptığım peynir toplarıyla süslerdim. Yani her haliyle güzel ve lezzetli olurdu.
Taze fesleğenli mazerallalı domates dilimleri de çok kolay ve lezzetli. Marketlerde satılan yuvarlak mozarella peynirlerini dilim dilim kesin. Sonra domateslerinizi aynı şekilde dilimleyin. Bir dilim domates, bir dilim mozarella ve üzerine taze bir yaprak mozarella koyup aynı sıralamayı devam ediyoruz. Üzerine zeytinyağı ve tane kara biber serpiştiriyorsunuz.
İşte enfes aperatiflerle zenginleşmiş bir sofra. Siz, istediğiniz farklı tatları sofranıza ekleyebilirsiniz.
Hepinize afiyet olsun...
Kimi zaman kahvaltı, kimi zaman akşam yemeği kimi zaman akşam çayı ya da şarap keyfi şeklinde oluyor. Ne olursa olsun hepimiz en güzel şekilde misafirlerimizi ağırlamak isteriz.
Ben misafir ağırlamayı çok seviyorum. Arkadaşlarım, ailem ve sevdiğim insanlara özel bir şeyler hazırlamak beni çok mutlu ediyor. Evlenmeden önce elini hiçbir şeye sürmeyen ben, evlendikten sonra bir hamarat oldum sormayın gitsin. Sanırım bunda annemin payı var. Lezzetli yemekleriyle nam salmış canım annemin yanında yetişip biraz olsun ona benzememek imkansız olurdu. E ne demişler "Anasına bak kızını al".
Canım annemin emekleri sayesinde hamarat bir insan oldum. Evlendiğimizden beri geçen 1 yılda çok keyifli masalar hazırladım. Hep söylediğim gibi yaptıklarıma sevgimi kattım ve tadına doyulmadı.
Çok vaktim olmadığı bir akşam misafirlerime aperatiflerden oluşan bir masa hazırladım. Konseptimiz "Şarap"tı. İtalya seyahatim sonrası birbirinden lezzetli peynirler ve şaraplar almıştım, bu işimi kolaylaştırdı. Şimdi size menümü anlatayım.
1) Minik kanepeler
2) Çeşnili kıtırlar
3) Kolay beze
4) Peynir tabağı
5) Taze fesleğenli, Mozarellalı domates dilimleri
Gördüğünüz gibi kolay ve pratik bir masa hazırladım. Kurabiye kalıplarıyla kelebek ve kalp şekilleri verdiğim çok sevimli kanepeler yaptım. Bir kısmı zeytin ezmesi-kaşar ve jambonlu, bir kısmı ton balıklı-turşulu.
Çeşnili kıtırların ve bezelerin tarifini daha önce yazmıştım.
Peynir tabağımı dediğim gibi İtalya'dan getirdiğim çeşitli peynirlerle doldurdum. Burada olsaydım: Eski kaşar, ezine peyniri, dil peyniri, üçgen peynir ve kendi yaptığım peynir toplarıyla süslerdim. Yani her haliyle güzel ve lezzetli olurdu.
Taze fesleğenli mazerallalı domates dilimleri de çok kolay ve lezzetli. Marketlerde satılan yuvarlak mozarella peynirlerini dilim dilim kesin. Sonra domateslerinizi aynı şekilde dilimleyin. Bir dilim domates, bir dilim mozarella ve üzerine taze bir yaprak mozarella koyup aynı sıralamayı devam ediyoruz. Üzerine zeytinyağı ve tane kara biber serpiştiriyorsunuz.
İşte enfes aperatiflerle zenginleşmiş bir sofra. Siz, istediğiniz farklı tatları sofranıza ekleyebilirsiniz.
Hepinize afiyet olsun...
Etiketler:
aperatif sofrası,
aperatifler,
beze,
çeşnili kıtır,
fesleğenli mozarellalı domates dilimleri,
İtalyan peynirleri,
misafir,
peynir tabağı,
Pınar Eslek,
Pınar'ın Dünyası,
şarap
15 Ocak 2013 Salı
Çeşnili Kıtır Tarifi
Çok sık yaptığım, inanılmaz kolay ve kurtarıcı bir tarif vereceğim şimdi sizlere. Bu çeşnili kıtırlar kahvaltıda, peynir tabağınızın yanında, beş çayında, gece acıkınca yiyebileceğiniz çok lezzetli atıştırmalıklar. İşin güzel tarafı evdeki malzemelerle her defasında farklı tatlar yaratabilmeniz. İşte tarifimiz:
Malzemeler:
- 1,5 su bardağı un (gerekirse 2 su bardağı olabilir)
- 1 çay bardağı ılık su
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 5 kurutulmuş domates
- İsteğe bağlı olarak dereotu, maydanoz, anason, kekik, zeytin dilimleri, peynir. (Burada kafanız karışmasın, istediğiniz malzemeyi koyabilirsiniz. Ben genellikle kuru domatesinin yanına dereotunu tercih ediyorum ama evde malzeme durumuna göre zeytin ve maydonoz da kullandım. her haliyle çok lezzetli oluyor.)
Hazırlanışı:
Unu hamur yoğurma kabınıza eletin. kullanacağınız malzemeleri küçük küçük doğrayıp içerisine ekleyin. Tuz, ılık su ve zeytinyağını ekleyip hamurunuzu yoğurun. Elde ettiğiniz hamuru yağlı kağıt kaplı tepsinize koyun, bastırarak tüm tepsiye yayın. istediğiniz şekilde dilimleyin. Ben kare kare ve uzun çubuklar şeklinde dilimleyerek denedim. Her haliyle harika oldu. Önceden ısıtılmış 180C fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz.
Afiyet olsun...
Malzemeler:
- 1,5 su bardağı un (gerekirse 2 su bardağı olabilir)
- 1 çay bardağı ılık su
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 5 kurutulmuş domates
- İsteğe bağlı olarak dereotu, maydanoz, anason, kekik, zeytin dilimleri, peynir. (Burada kafanız karışmasın, istediğiniz malzemeyi koyabilirsiniz. Ben genellikle kuru domatesinin yanına dereotunu tercih ediyorum ama evde malzeme durumuna göre zeytin ve maydonoz da kullandım. her haliyle çok lezzetli oluyor.)
Hazırlanışı:
Unu hamur yoğurma kabınıza eletin. kullanacağınız malzemeleri küçük küçük doğrayıp içerisine ekleyin. Tuz, ılık su ve zeytinyağını ekleyip hamurunuzu yoğurun. Elde ettiğiniz hamuru yağlı kağıt kaplı tepsinize koyun, bastırarak tüm tepsiye yayın. istediğiniz şekilde dilimleyin. Ben kare kare ve uzun çubuklar şeklinde dilimleyerek denedim. Her haliyle harika oldu. Önceden ısıtılmış 180C fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz.
Afiyet olsun...
11 Ocak 2013 Cuma
Saçlarımız için devrim yaratacak ürün bulundu!
Kadın-erkek hepimizin en önem verdiği yerdir saçlarımız. Herkes sağlıklı ve güzel saçlara sahip olmak ister. Türlü ürün, şampuan, bakım malzemesi deneriz. Ama olmayınca olmaz. Hepimiz bomba bir yenilik bekler dururuz. Son yılların en büyük bombası Kerastase'dan geldi.
Son yıllarda sağlık ve güzellik alanlarında yapılan tüm çalışmaların odak noktası olan kök hücreler, yepyeni bir teknoloji ve Kérastase tecrübesi ile buluştu; Initialiste ortaya çıktı.
Anne adaylarına da belirtmek isterim ki hamileliğiniz süresince bu serumu kullanmanızın hiçbir sakıncası yok. Ama siz yine de doktorunuza danışın. Güzel saçlı anne adayı olarak doğumunuzu bekleyin.
Son yıllarda sağlık ve güzellik alanlarında yapılan tüm çalışmaların odak noktası olan kök hücreler, yepyeni bir teknoloji ve Kérastase tecrübesi ile buluştu; Initialiste ortaya çıktı.
Bu harika ürünün lansmanında bende vardım. Kérastase Pazarlama Müdürü Neslihan Üner’in
açılışını yaptığı lansmanda Dr. Tunç Tiryaki’nin kök hücre temalı sunumu yaptı ve orada olan herkes gibi bende bu sunumu şaşkınlıkla izledim. Kök hücre uygulamalarında Türkiye’nin en başarılı ismi olan Dr.
Tunç Tiryaki yaptığı konuşmada kök hücrelerin gücünü anlatırken, Initialiste’in
de saçlar üzerinde yaratacağı mucizevi etkiyi bizlere gösterdi.
“Saçın Geleceği” olarak nitelendirilen Initialiste, kök hücre teknolojisi kullanılarak elde edilen ilk saç bakım serumu! İçerdiği bitkisel kök hücrelerle saç köklerine etki ederek saçı hiç olmadığı kadar güzel, parlak ve güçlü hale getiren Initialiste, 24 yıllık çalışmaların ardından ortaya çıkan, saç bakım alanında devrim yaratacak bir yenilik!
“Saçın Geleceği” olarak nitelendirilen Initialiste, kök hücre teknolojisi kullanılarak elde edilen ilk saç bakım serumu! İçerdiği bitkisel kök hücrelerle saç köklerine etki ederek saçı hiç olmadığı kadar güzel, parlak ve güçlü hale getiren Initialiste, 24 yıllık çalışmaların ardından ortaya çıkan, saç bakım alanında devrim yaratacak bir yenilik!
Anne adaylarına da belirtmek isterim ki hamileliğiniz süresince bu serumu kullanmanızın hiçbir sakıncası yok. Ama siz yine de doktorunuza danışın. Güzel saçlı anne adayı olarak doğumunuzu bekleyin.
Beze tarifi
Minik minik, pıtır pıtır ve hafif bir tatlı tarifi vereceğim şimdi sizlere. Yapımı çok keyifli, sunumu güzel bezelerimiz. İnanın pastaneden aldığımız bezelerle alakası olmayacak. Ağzınızda dağılacak adeta. Kokusu da harika olacak. İşte köpük beze tarifimiz.
Malzemeler:
- 3 adet yumurta akı
- 1 su bardağı şeker
- 1 çimdik tuz
Hazırlanışı:
Öncelikle yumurtaların aklarını ve beyazlarını birbirinden ayırıyoruz ve aklarını bir büyük kabın içerisine alıyoruz. Aman dikkat hanımlar, eğer yumurtanın sarısı patlayıp beyazın içerisine karışırsa bezemiz istediğimiz gibi kabarmaz. Bu önemli notumuzu da araya sıkıştırdıktan sonra devam edebiliriz. Yumurtaların aklarını içerisine koyduğumuz kabımızı, içi sıcak su dolu bir tencerenin içerisine koyup ocağını üzerine alıyoruz. İçerisine bir çimdik tuz atıp mikserimizle çırpmaya başlıyoruz. Yumurta aklarımız köpürünce yavaş yavaş şekerimizi ilave ediyoruz. İyice köpürüp o bembeyaz kıvamını alınca sıkma kabına alıyoruz. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye şekil vererek fırına koyuyoruz. Önceden 100 derecede ısıtılmış fırında 1 saat pişiriyoruz.
Afiyet olsun...
Malzemeler:
- 3 adet yumurta akı
- 1 su bardağı şeker
- 1 çimdik tuz
Hazırlanışı:
Öncelikle yumurtaların aklarını ve beyazlarını birbirinden ayırıyoruz ve aklarını bir büyük kabın içerisine alıyoruz. Aman dikkat hanımlar, eğer yumurtanın sarısı patlayıp beyazın içerisine karışırsa bezemiz istediğimiz gibi kabarmaz. Bu önemli notumuzu da araya sıkıştırdıktan sonra devam edebiliriz. Yumurtaların aklarını içerisine koyduğumuz kabımızı, içi sıcak su dolu bir tencerenin içerisine koyup ocağını üzerine alıyoruz. İçerisine bir çimdik tuz atıp mikserimizle çırpmaya başlıyoruz. Yumurta aklarımız köpürünce yavaş yavaş şekerimizi ilave ediyoruz. İyice köpürüp o bembeyaz kıvamını alınca sıkma kabına alıyoruz. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye şekil vererek fırına koyuyoruz. Önceden 100 derecede ısıtılmış fırında 1 saat pişiriyoruz.
Afiyet olsun...
10 Ocak 2013 Perşembe
Wyndham İstanbul Kalamış Marina’da Blue Harmony SPA deneyimi ile tanışın!
Vücuduna özen gösteren hanımlar ve beyler için çok güzel bir öneride bulunacağım şimdi. Dinlenmek, tazelenmek ve yenilenmek için bir fırsat: Wyndham İstanbul Kalamış Marina'da Blue Harmony SPA...
Anadolu yakasında yaşayan bir insan olarak Dünya'nın önde gelen otellerinden biri olan Wyndham'ın İstanbul'da açılması beni çok mutlu etti. Bunun yanında diğer bir mutluluğum da Blue Harmony SPA'nın Wyndham içerisinde açılmış olması.
Sevgililer Günü için canım sevgilime verebileceğim en güzel hediye alternatiflerinden biri bu olabilir diye düşünüyorum. Dinlendirici ve tazelendirici bir spa keyfi.
Meraklıları için işte detaylı bilgi...
Wyndham İstanbul Kalamış Marina’da Blue Harmony SPA deneyimi ile tanışın, ruh ve beden renginizi yakalayın!
Anadolu Yakası’nın en özel semtlerinden Kalamış’ta kapılarını açan Wyndham İstanbul Kalamış Marina’nın bünyesindeki Blue Harmony SPA, sizleri daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyimle buluşturuyor…
Anadolu yakasında konumlanan Wyndham İstanbul Kalamış Marina, misafirlerine konforu ve kusursuz hizmet kalitesi ile her alanda yeni ve lüks bir yaşam stili sunuyor. Wyndham İstanbul Kalamış Marina, göz kamaştıran mimarisi ve kusursuz hizmet anlayışıyla kalite sevenleri beş yıldızlı premium şehir oteli konforu ile tanıştırırken; her misafirinin özel olduğunu unutmuyor. 3500 metrekarelik bir alana kurulan Blue Harmony SPA, ruhunuzu ve bedeninizi dinlendirmeniz, yeniden doğmuşçasına rahatlamanız için Wyndham Istanbul Kalamış Marina’da sizleri bekliyor.
Blue Harmony Spa’ya gelenler dinginlik ve huzur veren özel olarak tasarlanmış bir ortamda ağırlanıyor. Uzak Doğulu ve Türk Terapistler tarafından hizmet verilen Blue Harmony Spa’da her biri farklı özelliklerle donatılmış masaj odaları, çiftlere özel hamamlı ve jakuzili masaj odaları, kozmetik bakım ünitesi, buhar &sauna odası ve hamam yer alıyor. Her deneyimi misafirleri için kusursuz bir hale getirmeyi hedefleyen Wyndham İstanbul Kalamış Marina, bunun için dünyanın en özel markalarıyla birlikte Blue Harmony SPA’yı geliştiriyor. Home Made firmasının özel olarak ürettiği masaj yağlarının yanı sıra, Carita Paris, Elemis, Sparitüel ve Teamae gibi uluslararası markaların kozmetik ürünleriyle özel bakımlar uygulanmaktadır. Bayanlara uygulanan kozmetik bakımlar sayesinde SPA keyifleri kat ve kat arttırılıyor.
Anadolu yakasında yaşayan bir insan olarak Dünya'nın önde gelen otellerinden biri olan Wyndham'ın İstanbul'da açılması beni çok mutlu etti. Bunun yanında diğer bir mutluluğum da Blue Harmony SPA'nın Wyndham içerisinde açılmış olması.
Sevgililer Günü için canım sevgilime verebileceğim en güzel hediye alternatiflerinden biri bu olabilir diye düşünüyorum. Dinlendirici ve tazelendirici bir spa keyfi.
Meraklıları için işte detaylı bilgi...
Wyndham İstanbul Kalamış Marina’da Blue Harmony SPA deneyimi ile tanışın, ruh ve beden renginizi yakalayın!
Anadolu Yakası’nın en özel semtlerinden Kalamış’ta kapılarını açan Wyndham İstanbul Kalamış Marina’nın bünyesindeki Blue Harmony SPA, sizleri daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyimle buluşturuyor…
Anadolu yakasında konumlanan Wyndham İstanbul Kalamış Marina, misafirlerine konforu ve kusursuz hizmet kalitesi ile her alanda yeni ve lüks bir yaşam stili sunuyor. Wyndham İstanbul Kalamış Marina, göz kamaştıran mimarisi ve kusursuz hizmet anlayışıyla kalite sevenleri beş yıldızlı premium şehir oteli konforu ile tanıştırırken; her misafirinin özel olduğunu unutmuyor. 3500 metrekarelik bir alana kurulan Blue Harmony SPA, ruhunuzu ve bedeninizi dinlendirmeniz, yeniden doğmuşçasına rahatlamanız için Wyndham Istanbul Kalamış Marina’da sizleri bekliyor.
Blue Harmony Spa’ya gelenler dinginlik ve huzur veren özel olarak tasarlanmış bir ortamda ağırlanıyor. Uzak Doğulu ve Türk Terapistler tarafından hizmet verilen Blue Harmony Spa’da her biri farklı özelliklerle donatılmış masaj odaları, çiftlere özel hamamlı ve jakuzili masaj odaları, kozmetik bakım ünitesi, buhar &sauna odası ve hamam yer alıyor. Her deneyimi misafirleri için kusursuz bir hale getirmeyi hedefleyen Wyndham İstanbul Kalamış Marina, bunun için dünyanın en özel markalarıyla birlikte Blue Harmony SPA’yı geliştiriyor. Home Made firmasının özel olarak ürettiği masaj yağlarının yanı sıra, Carita Paris, Elemis, Sparitüel ve Teamae gibi uluslararası markaların kozmetik ürünleriyle özel bakımlar uygulanmaktadır. Bayanlara uygulanan kozmetik bakımlar sayesinde SPA keyifleri kat ve kat arttırılıyor.
Sağlığına ve güzelliğine hak ettiği önemi
vermek isteyenlerin, konfor ve lüksle buluştuğu yeni adres Wyndham Istanbul
Kalamış Marina Blue Harmony SPA olacak!
8 Ocak 2013 Salı
Ya hadım ya idam!
İğreniyorum.
Bu hayattan ve bu hayatı iğrençleştiren insanlardan nefret ediyorum.
Bu gün www.hurriyetaile.com sitesinde yayınlanan yeni yazımda Hindistan'da yaşanan toplu tecavüzü yazdım. Bu toplu hayvani gösterinin sonucunun idam ya da hadım edilmek olduğunu yazdım.
Şimdi www.hurriyet.com.tr sayfasını açıyorum ve bu konuyla ilgili yeni bir haber görüyorum. Haberi okuyorum ve insanlara olan inancım iyice bitiyor.
Din adamı sıfatıyla açıklama yapan iğrenç bir varlığın bu yaşamda ne işi var diye düşünüyorum. Bu tip zihniyetlerin yaşamasının ise insanlara ve hayvanlara haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Ne hale geliyor dünyamız?
Ne hale geliyor insanlarımız?
Nasıl bir zihniyetle aynı havayı soluyoruz?
Hiçbirini bilmiyorum. Eminim sizlerde bilmiyorsunuz...
Yazımı okumak için lütfen tıklayın.
Hürriyette yer alan haberi okumak isterseniz yine buraya tıklayın.
Okuyun ve insanların dini yine nerelere ve nasıl alet ettiğini görün...
Bu hayattan ve bu hayatı iğrençleştiren insanlardan nefret ediyorum.
Bu gün www.hurriyetaile.com sitesinde yayınlanan yeni yazımda Hindistan'da yaşanan toplu tecavüzü yazdım. Bu toplu hayvani gösterinin sonucunun idam ya da hadım edilmek olduğunu yazdım.
Şimdi www.hurriyet.com.tr sayfasını açıyorum ve bu konuyla ilgili yeni bir haber görüyorum. Haberi okuyorum ve insanlara olan inancım iyice bitiyor.
Din adamı sıfatıyla açıklama yapan iğrenç bir varlığın bu yaşamda ne işi var diye düşünüyorum. Bu tip zihniyetlerin yaşamasının ise insanlara ve hayvanlara haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Ne hale geliyor dünyamız?
Ne hale geliyor insanlarımız?
Nasıl bir zihniyetle aynı havayı soluyoruz?
Hiçbirini bilmiyorum. Eminim sizlerde bilmiyorsunuz...
Yazımı okumak için lütfen tıklayın.
Hürriyette yer alan haberi okumak isterseniz yine buraya tıklayın.
Okuyun ve insanların dini yine nerelere ve nasıl alet ettiğini görün...
4 Ocak 2013 Cuma
Yeni yıl ve yeni kararlar
Her insan yeni yıla nasıl girersen öyle geçer diye bilir.
Bu güzel bir motivasyondur aslında.
O geceyi sevdiğiniz insanlarla keyifli geçirmek için program yaparsınız ki tüm yılı aynı insanlarla aynı şekilde geçirin.
Üzerine bir de kararlar aldım.
Bu dünyada 3 zenginlik var bence. Sağlığımız, ailemiz ve
onurumuz. Bunların dışında kalanlar yalan ve düzmece…
Hepimize güzel bir 2013 diliyorum. Kendim için bir iki kıyak istiyorum, bakalım olacak mı? :)
Bu güzel bir motivasyondur aslında.
O geceyi sevdiğiniz insanlarla keyifli geçirmek için program yaparsınız ki tüm yılı aynı insanlarla aynı şekilde geçirin.
Bu motivasyonla yılın kötü geçmesi mümkün mü?
Bence değil.
Bir de yeni yıla yeni kararlarla girmek gibi bir durum
vardır.
Kararlar alınır, başlangıçlar yapılır.
Bu durumda iyidir aslında. En azından insanlar kendileriyle
yüzleşirler.
Yapan yapar, yapamayan vicdan azabı çeker…
Ben de yeni yıla güzel girip yeni kararlar alanlardanım.
Ailem ve eşimle güzel bir yeni yıl yaşadım. Demek ki yılım
güzel geçecek.
Üzerine bir de kararlar aldım.
Bu kararlar içerisinde biraz umursamazlık var.
Çevremde bana kötü enerji veren, motivasyonumu olumsuz
etkileyen insanlarla görüşmemeye karar verdim.
Görüşmek zorunda olduğum insanlarında olumsuz enerjilerine
karşı en olumlu enerjimi yayacağım ki kendileri gibi mutsuz olmama neden
olmasınlar.
Yeni yılın ilk gününe harika bir haberle uyandım. Bu evrenin
bana bir mesajı. Demek ki başarılı bir yıl olacak benim için.
Güzel bir yıl olacak biliyorum. Hem kendim için hem de yaşadığım
dünya için dileklerim var.
Hepimize güzel bir 2013 diliyorum. Kendim için bir iki kıyak istiyorum, bakalım olacak mı? :)
3 Ocak 2013 Perşembe
İtalya AŞK’ı
İtalya’nın hayatımda çok önemli bir yarı var. Öncelikle eşimle
birlikte balayımızı burada geçirdik. Ayrıca canım ablamla küçük bir kaçak
yapmak için yine İtalya’yı tercih ettik. Anlayacağınız hayatımdaki iki önemli
insanla keyifle gezip dolaştığım bir yer oldu İtalya…
Her yerinden tarih fışkırıyor demek yeterli olur sanırım. Adamlar nereyi kazsalar oradan bir tarihi eser çıkmış. Eee insanlar da bu durumu kullanmayı iyi bilmişler ve turistik değerlerine iyi bakmışlar.
Kısa kısa notlarla size birkaç öneride bulunmak istiyorum hemen.
Roma harika, Floransa çok şirin ve sıcak, Pisa şehri masal ülkesi gibi, Venedik ise çok romantik. Diğer gezdiğim şehirlerin hepsi ayrı ayrı güzel ama bu dördü çok akılda kalıcı.
Balayı, bayram tatili, hafta sonu kaçamağı, birkaç günlük izin değerlendirmesi hiç fark etmez, her halükarda İtalya’ya gitmenizi öneriyorum.
Emin olun hiç yabancılık hissetmeyeceksiniz. İnsanları aynen bizim gibi. Mimiklerini kullanmaktan ve sesli konuşmaktan çekinmiyorlar. Bol bol korna çalıyorlar, flörtöz ve eğlenceliler.
Makarna ve piza yiyin, ev yapımı şaraplardan için, cafelerde oturup dünyanın en lezzetli kahvelerinin tadına bakın ve mutlaka tiramusu deneyin.
Bol gezmeli ve yemeli bir tatil yapmak istiyorsanız İtalya en iyi tercihlerden biri emin olun. Sevgilinizle aşkın doruklarına çıkıp, arkadaşlarınızla eğlencenin dibine vurun.
Size küçük bir öneri: hangi şehrini gezerseniz gezin günlük otobüs turu satın almayı ihmal etmeyin. Hani taksimde de var, şehir turu yaptıran iki katlı ve üstü açık özel gezi otobüslerinden. Bol bol fotoğraf çeker, kulaklıkla anlatılanları dinler ve ayaklarınız ağrımadan gezersiniz. İstediğiniz durakta inip, istediğiniz durakta yeniden binin. Çok keyifli ve güzel bir deneyim olacaktır emin olun.
Kısa kısa notlarımla gezdiğim yerleri anlatmaya başladım. Şimdiden hepinize iyi gezmeler…
Her yerinden tarih fışkırıyor demek yeterli olur sanırım. Adamlar nereyi kazsalar oradan bir tarihi eser çıkmış. Eee insanlar da bu durumu kullanmayı iyi bilmişler ve turistik değerlerine iyi bakmışlar.
Kısa kısa notlarla size birkaç öneride bulunmak istiyorum hemen.
Roma harika, Floransa çok şirin ve sıcak, Pisa şehri masal ülkesi gibi, Venedik ise çok romantik. Diğer gezdiğim şehirlerin hepsi ayrı ayrı güzel ama bu dördü çok akılda kalıcı.
Balayı, bayram tatili, hafta sonu kaçamağı, birkaç günlük izin değerlendirmesi hiç fark etmez, her halükarda İtalya’ya gitmenizi öneriyorum.
Emin olun hiç yabancılık hissetmeyeceksiniz. İnsanları aynen bizim gibi. Mimiklerini kullanmaktan ve sesli konuşmaktan çekinmiyorlar. Bol bol korna çalıyorlar, flörtöz ve eğlenceliler.
Makarna ve piza yiyin, ev yapımı şaraplardan için, cafelerde oturup dünyanın en lezzetli kahvelerinin tadına bakın ve mutlaka tiramusu deneyin.
Bol gezmeli ve yemeli bir tatil yapmak istiyorsanız İtalya en iyi tercihlerden biri emin olun. Sevgilinizle aşkın doruklarına çıkıp, arkadaşlarınızla eğlencenin dibine vurun.
Size küçük bir öneri: hangi şehrini gezerseniz gezin günlük otobüs turu satın almayı ihmal etmeyin. Hani taksimde de var, şehir turu yaptıran iki katlı ve üstü açık özel gezi otobüslerinden. Bol bol fotoğraf çeker, kulaklıkla anlatılanları dinler ve ayaklarınız ağrımadan gezersiniz. İstediğiniz durakta inip, istediğiniz durakta yeniden binin. Çok keyifli ve güzel bir deneyim olacaktır emin olun.
Kısa kısa notlarımla gezdiğim yerleri anlatmaya başladım. Şimdiden hepinize iyi gezmeler…
Etiketler:
balayı,
ev şarabı,
Floransa,
İtalya,
kaçamak,
makarna,
Pınar Eslek,
Pisa Şehri,
Roma,
şehir turu,
tatil,
tiramisu,
Venedik
Muzlu Muffin Tarifi
Hanımlar işte size çok kolay ve pratik bir tatlı tarifi. Hem
hafif hem de lezzetli. Çocuğunuza ya da çat kapı misafirinize ikram
edebileceğiniz pıtır pıtır kekler. En güzel tarafı da mikserle karıştırmak
zorunda olmadan şipşak hazırlayabilmek.
Malzemeler:
- 2 adet olgun muz
- ¾ su bardağı toz şeker
- 2 su bardağı un
Önemli bir not eklemek istiyorum. Bu karışımı aşırı derecede karıştırmıyoruz. Puf puf olmasının sebebi bu.
Afiyet olsun…
Malzemeler:
- 2 adet olgun muz
- 1 adet yumurta
- Yarım su bardağı sıvı yağ- ¾ su bardağı toz şeker
- 2 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
- İsteğe göre parça çikolata ya da fındık
Hazırlanışı:
Muzları bir tabakta çatal yardımıyla ezip, köşe kaldırıyoruz.
Yumurta, şeker ve sıvı yağı bir kapta karıştırıyoruz. Üzerine
unu, kabartma tozu ve muzu ekleyip spatula ile karıştırıyoruz. İsteğe göre
damla çikolata ya da fındığı ekleyip bir defa daha karıştırıp kaplara alıyoruz.
180 derece fırında pişiriyoruz. Kabardıktan ve hafif renk değiştirdikten sonra
içerisine bir kürdan batırıp piştiğini anlayabilirsiniz. Eğer malzemeler
kürdana yapışmıyorsa pişmiş demektir.Muzları bir tabakta çatal yardımıyla ezip, köşe kaldırıyoruz.
Önemli bir not eklemek istiyorum. Bu karışımı aşırı derecede karıştırmıyoruz. Puf puf olmasının sebebi bu.
Afiyet olsun…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)